“Sen gelme ulan ayı!”daki ayı olmak


130730

*Sen.
-Ben!
*Sen.
-Ben?
*Sen.
-Ula ben?
*Sen.
-Ben?
*Sen.
-Ben!
*Sen.
-E beeen??
*Sen gelme ulan ayı !
Kemal Sunal, Kibar Feyzo (1978)



Gezi direnişiyle başlayan ayaklanma hakkında farklı farklı insanlarla yaptığım sohbetlerde, iki ay içinde bizzat yaşadım şunların tamamını:



*Bu yeni nesli anlamamız lazım bizim.
-Tamam, ben anlatayım mesela kendimi?
*Yok sen değil, 90'lar kuşağını diyorum.



*Bu Gezi'deki gençlerin taleplerini dinlemeliyiz.
-Hah, bak mesela benim taleplerim...
*Yok seni demiyorum, sen önceden de politiktin.



*Türkiye halkı ne gibi sebeplerle eylem yapıyor?
-Ya işte mesela beni en çok öfkelendiren...
*Seni sormuyorum, halk ne istiyor onu merak ettim.
-E ben neyim?
*Ya sen eğitimlisin, üniversite mezunusun falan.



*Gezi eylemcilerinin taleplerini doğru okumak lazım.
-İşte biz mesela sorumluların istifasını...
*Seni demiyorum, sen zaten sosyalistsin.



*Orada eylemcilerin polis müdahelesinden sonra yaptıkları...
-Biz orada haklı ve meşru...
*Sen değil, sen Salı günü orada değildin ki.
-E ama Çarşamba oradaydım, ben değildiysem de arkadaşlarım oradaydı yahu. Ayrıca orada olsam da onların yaptığının aynısını...
*O sayılmaz. Sonuçta sen orada değildin o anda.



*Eylemlerde işçi sınıfının konumu nedir?
-Ya işte ben...
*Yok seni değil işçileri soruyorum.
-E ama ben de ücretli çalışıyor sayılırım. Üstelik ne emekliliğim yatıyor, ne de seneye iş güvencem var.
*Sendikalı mısın?
-Değilim.
*Tamam, sendikalar nasıl hareket ettiler?




*Gençlikten başka nasıl insanlar var eylemlerde?
-İşte benim arkadaşlarım var, güvencesiz ve esnek çalışıyor hepsi.
*Başka? Siz genç sayılırsınız.
-Ya başka biri de beni genç saymamıştı. Hem ben 27 yaşındayım yahu, genci mi kalmış. Arkadaşlarım da mezun oldular, işe girdiler falan.
*Olsun, 30 yaş altı genç sayılır.



*Sosyalist sol Gezi direnişinde sınıfta kaldı.
-Ya olur mu biz eylemlerin en başından itibaren barikatlarda olsun yayınlarımızda olsun...
*Seni değil, sosyalist partileri diyorum.



*Bu bilgisayar başı gençliğini bizim anlamamıza imkan yok.
-Yo, var gayet. Bak benle konuş mesela.
*Seni demiyorum ben.
-Yuh! Yahu bu da mı gol değil. Tüm lise hayatım boyunca günde üç saat diyablo eycof oynuyordum ben be.
*Ya bu gençlerin elinde telefonlar aypodlar aypedler. Sen çocukluğunda sokakta top koşturmuştun sonuçta.


Sırası tam böyle değil. Olayın farkına sonradan farkına vardığım için diyaloglar sözcüğü sözcüğüne doğru olamadı. Ama olay özetle budur.



Hiçbir sohbette, hiçbir tartışmada, görüşü alınmaya değer olamıyorum. Bir yolunu bulup bir açıdan (çok dar bir açı bile olsa) olayların öznesi olmaya çalışıyorum, olamıyor. Daima bir şekilde diskalifiye oluyorum. Sordum, herkesin durumu böyle değilmiş. İnsanlar gayet soruyorlarmış benim arkadaşlarımın görüşlerini falan sokakta parkta bile. Bir çeşit korporativizm herhalde, benim payıma da bu düşmüş. Siyasette de birimizin “sen gelme ulan ayı”daki ayı olması gerekiyormuş meğer. Bu da benim rolümmüş. İyi peki.






No comments: