Hic kimsenin mi aklina gelmiyor? ya da Inanma ozgurlugu:1 Inanmama ozgurlugu:0

Hiç kimsenin mi aklına gelmiyor? YA DA İnanma özgürlüğü:1 İnanmama özgürlüğü:0
Üniversite öğrencilerinin kampüse ve/veya derslere türban takarak girmelerine, girmelerini engelleyen yasaklara ve kişilere dair o kadar çok şey söylendi ki; insanın aklı almıyor, çok bariz bir anlamı nasıl kimsenin görmediğini.
Laiklik savunucuları ve onların stratejik müteffiklerinin diliyle konu şu kavramlar etrafında konuşuldu[1]: Din istismarı, gericilik, siyasi sembol, halkın inançları üzerinden siyasi rant, dincilik.
Öte yanda ise şöyle kavramlar dolaştı durdu: İnanç özgürlüğü, eğitim hakkı, kişi hak ve hürriyetleri, mağduriyet.
O kadar sıkıldım ki; konuyu politik, sosyolojik, ekonomi politik olarak falan ele alacak değilim. Çok daha genel bir bakış açısıyla[2] ilginç bir noktaya değinmek istiyorum. Bu noktaya da, hakikaten sadece değineceğim, uzun uzadıya argümantasyon yapacak değilim.
Durum garip: Allah diye bir şey, kadınlara, başları açık[3] olarak toplum önüne çıkmayı yasaklıyor. Sonra, bir grup insan[4], onların üniversiteye başları kapalı olarak girmelerini yasaklıyor. Herkes o bir grup insanın yasakçılığından dem vuruyor, ama nedense kimse allahın yasakçılığından bahsetmiyor.
Ortada iki acente var. Biri başı açık ortalıkta gezmeyi, diğeri başı kapalı kamusal alanlara girmeyi yasaklıyor. Gözlemler şöyle:
- O demin bahsettiğim bir grup insan, geri kalan her şey sabit tutulsa bile[5], görece olarak daha az yasakçı bir tutum sergiliyorlar. Mesela onlar, pazara giderken hangi modayı takip etmeniz gerektiğine dair kural koymuyorlar.
- Kategorik olarak, hangi acentenin yasaklarına itaat edilmesi gerektiğine karar verilmiş değil. Daha doğru kelimelerle söylemek gerekirse; o bir grup insana mı yoksa allaha mı tapmak/itaat etmek gerektiğine dair bir öntartışma gerçekleşmiş değil.
- Düşünsel olarak ise, o bir grup insanın yasaklarına itaat etmek görece daha anlamlı görünüyor; zira o insanların var olduklarına dair en azından biraz kanıt var elimizde.
- Daha da genel olarak, o bir grup insanın yasağını eleştirmeye falan çalıştığımızda onlarla oturup tartışma ihtimalimiz sıfırdan büyük[6]. Ama, allahla pazarlığa oturmak, benim anladığım kadarıyla, pek mümkün değil. Yani, o bir grup insanın yasasına neyin saygı duymak pratik olarak daha anlamlı görünüyor.[7]
Türbanla ilgili yasakların ne doğru olduklarını söylüyorum, ne de yanlış olduklarını. Politik tartışmada, en azından bu yazı sınırları içerisinde, taraf almıyorum. Çok basit bir şey söylüyorum aslında: Eğer mevcut koşullar bunlarsa, bireyler, davranışlarından önce, deminden beri söylediklerimi de hesaba katsalar daha sağlıklı bir zeminde tartışırız hangi noktaya ne şekilde ulaşmak istediğimizi.


[1] Kimsenin bu kelimelerin hepsini kullandığını söylemiyorum tabii ki. Sadece; bu cephede genel olarak bu kavramlar aracılığıyla düşünce üretildiğini iddia ediyorum.
[2] Yani demem o ki, politik konjontürden bağımsız olarak.
[3] Kendinize uygun İslami fraksiyona göre bu kavram da değişiyor tabii: Ziynet yerlerinin/süs yerlerinin/ başın/bedenin örtülmesi/gizlenmesi/saklanması ve şimdi aklıma gelmeyen çeşitlemeler var ortalıkta.
[4] Gerçekten bu grubu tam olarak tanımlayacak bir kelime, bir ideoloji yok. Bunu fark etmiş miydiniz?
[5] “bile” kelimesi önemli. Tüm ahlakı değerlendirsek o bir grup insan özgürlük şampiyonu gibi görünür çünkü.
[6] Tamam tamam kabul ediyorum, sıfırdan büyük, ama çok da büyük değil.
[7] “daha anlamlı” görünmesi “saçma” olduğu gerçeğini değiştirmiyor tabii ki.

No comments: