Turban nedir? Ozgurluk nedir?


  1. Tanrı yoktur.
Evet, önce buradan başlamamız gerekiyor malesef. Bazı şeyler, sizlerin kabul edip etmediğinizden bağımsız olarak doğrudur. Ben de mesela flippadabumdandigerzokapoli'nin varlığına inanabilirim, ama bu inancıma saygı duymanız için hiçbir sebep yoktur. Hele hele, bu inancımı başkalarına açıkladığım için sizin vergilerinizden toplanan bir maaş alıyorsam beni öldürmek isteseniz daha anlamlı. Hatta bu flippadabumdandigerzokapoli inancını yaymak için okullar, ibadet yerleri açmaya başlarsam insanlığa düşman olduğuma kanaat getirseniz haklısınız.
Üstüne üstlük, Tanrı hiç de sandığınız gibi hayatı daha anlamlı falan kılmaz. “Tanrı'nın anlamı kendindendir.” , “Tanrı fiziksel bir şey değildir, onu anlayamayız.” gibi deli saçmalarına inanıp sonra hayatımızın 'böyle olunca daha anlamlı' olduğunu söyleyebilmek için zırdeli olmak gerekiyor.
Dahası var. Diyelim ki ben şöyle bir şeyin varlığına inanıyorum: Magma tabakasının biraz altında yaşayan, insan etiyle beslenen, ışık hızının yarısı hızda hareket edebilen, sekiz kollu on bacaklı 250 ton ağırlığında bir yaratık. Üstelik bu inancım dolayısıyla da şizofrenik bir hayat yaşıyorum. Böyle bir şeye inanma özgürlüğü diye bir şey yoktur. Bunun ismi olsa olsa önyargı özgürlüğüdür ve tahmin edebileceğiniz gibi böyle bir özgürlük yoktur.

  1. Türban takmak özgürlük değildir.
Türban takma özgürlüğü yoktur. Her şeyden önce, metafizik inançlar özgür şeyler değildir. Türban özgürlüğü diyenlere “Tabii ama ya 301?” denmez, “Hadi lan, asıl 301!” denir.
Şimdi biri çıkıp gazeteye “Köle olmak istiyorum, beni satın alın.” diye ilan verse, o kişinin özgür iradesinden mi söz edeceğiz? Üstelik bu dünyada gayet de mümkün bu ilan: işsizlik, sigorta, emeklilik, çoluk çocuk derdi derken, en kolayı kölelik gibi. ('Halinden memnun köle' diye bir şey yoktur, yani teoride vardır da, o köleye 'özgür' demeyiz.) Köle olma özgürlüğü, 1000 yıl öncesinin etiğine tekabül eder. Türban özgürlüğü de en azından 300 yıl öncesinin özgürlük kavramına tekabül eder. O zamandan beri hiçbir laik devrim, hiçbir kadın hareketi olmamış gibi davranamayız.
2.1. Özgürlük karton kutu değildir.
Özgürlükleri üst üste koyarak özgür insan yaratamazsınız. Özgürlükler lego değildir: “Kırmızının üstüne beyazı koysam, şu beyazı mı bu beyazı mı koysam? Hah ne güzel oldu.” Üzgünüm, özgürlük marketlerde satılmaz, üstelik plastik de değildir. Özgürlük n sonsuza giderken n boyutlu bir kavramdır. Tüm o özendiğiniz Avrupa demokrasilerinde bile gamalı haçla okula girmek yasaktır. Gamalı haçla olsa olsa hapse girersiniz. Gerici ve toplum düşmanı bir ideolojinin sembolünü taşımanız toplumsal olarak reddedilir ve bu gayet demokratik bir durumdur.
2.2. Türban mahremdir.
Türban kadın vücudunun cinsel bir obje olarak algılanmasıdır. Kadın böyle bir şey isteme hakkına sahip falan değildir. Şimdi ben bir erkek olarak okula jartiyerle gelsem ve başkaca da bir şey giymesem, tek argumanım da “e abi İstanbul çok sıcak bıktım” olsa, feministlerimiz “Hmm, özgürlük tabii.” mi diyecekler? Fırsatcı solcularımızın neden bahsettiklerini anlama zamanı geldi geçiyor, bakalım yetişebilecekler mi?

  1. Türkiye'de türbana yönelik bir talep yoktur.
Halk türbanla üniversiteye girmek falan istememiştir. Bu tartışmalardan önce bunu politik olarak talep etmiş olan bir kadın hareketi gösterin lütfen. Aksine, geçtiğimiz bir sene içerisinde, kadınlar, hem de milyonlarca kadın alanlara çıkıp buna karşı durmuştur. Mitinglere önderlik edenlerin faşist eğilimleri bir yana, oraya çıkanlar kitlelerdir ve bir şey talep etmişlerdir. Geçtiğimiz 8 Mart'ta da bu tutumlarını sürdürmüşlerdir. Tutup da “Amaan onlar orta sınıf.” diye kestirip atmaya çalışan orta sınıf aydınlarımız mevcut elbet. Ama çok şükür toplumsal dinamikler bir avuç entelin düşündüklerinden bağımsızdır. Tüm o eylemlerden sonra bir avuç erkeğin koyun gibi peşine takıp getirdiği, sonra da önünde bildiri okuduğu kadınların da hiçbir politik talebi yoktur.
Ha derseniz ki onlar istiyordu da söylemiyordu, malesef politik zeminde böyle bir talep 'yok'tur. Elbette ben şimdi on milyon kişinin evine gidip anket yapabilirim, anketimin sonucunda da halkımızın gelir adaletsizliğine son verilmesini istediği ortaya çıkar. Ama hani, sırf bu yüzden sosyalizm gelmiyor iste.

  1. Dini inançlar toplumsal yapıdan bağımsız değildir.
Kapitalizm, Tanrı'nın iyi bir iş ortağı olduğunu keşfetti. Gidebilecek hiçbir yeri kalmayınca, eski ideolojilerle çalışmaya başladı. (bkz. Avrupa'da yükselen ırkçılık. ABD'de yükselen dindarlık -yahu Bush Irak savaşına başlarken Tanrı'nın kendisiyle konuşmuş olduğunu falan söylüyordu. Ya da geçen yazki Melih Gökçek'i hatırlayanlar el kaldırsın.) Kendi 'kişisel olduğunu iddia ettiğiniz' inancınız bu sistemin çıktısıdır. Hiçbir canlı durup dururken flippadabumdandigerzokapoli'ye inanmaz, hatta bunu sorgulamaz bile. “Tanrı var mı?” sorusunun varlıgı politik yapının ispatıdır. Ancak “Tanrı var mıdır?” sorusuyla “Masturbasyon yaparken kaç kez ovuyorsun cinsel organını?” sorusu hiyerarşik olarak eşitlendiği zaman, inanç özgürleşmiştir. Dikkat edin; ikinci soru mümkündür, merak edilebilir, üzerine düşünebilir, araştırma yapılabilir; ama hiçbir pratik anlamı olmadığı için kimse soruyu sormadı bugune kadar.
İyi din, kötu din yoktur. Din belirli koşullarda ortaya çıkan toplumsal bir yapıdır, ekonomi politik yasalara uyar.

  1. Tüm bu tartışma lükstür.
Dünya yanarken şeriat gelse ne yazar. Önümüzdeki yaz ve ondan sonraki yaz ve ondan sonraki yaz ve ondan sonra hem yaz hem kış mevsimlerinde kuraklık olacak; diyorum; kime diyorum? Laiklerimiz susuz nasıl arabalarını yıkayacak, nasıl yazlıklarında denizden sonra duş alacak? Ne yani tuzlu tuzlu mu kalacaksınız, inanmıyorum.... Dindarlarımız bundan gayrı hep taşla mı abdest alacak? Haftanın yarısında cenabet mi gezecekler?
İklim değişirken gerici burjuvazimizle laik burjuvazimiz ahlak tartışmasına girişiverdiler. Tıpkı müebbet hapse mahkum olmak üzere olan bir sanığın bir anda yargıca “Ne, eroin kullanmayı bırakmadınız mı?” sorusunu yöneltmesi gibi.
Uyanın! Bazı sorular yanlıştır. Bazı sorulara cevap aramayız. Bir bina yanıyorsa, evin dekoruna dair iç mimarlıkla ilgili teorik bir tartışmaya girmezsiniz, bir kova su almaya koşarsınız.

1 comment:

eylul said...

en çok tüm bu tartışma lükstür kısmına katılıyorum:))ilkiyle ilgili saatlerce konuşma işe yaramadı, buncacık yazı işe yaramaz herhalde:) Daha ciddi birşeyler yazacağım ama şimdi havamda değilim:)

Özler, öper...